TERMAL
SULARLA BULAŞAN VİRÜSLER
Doç.Dr.Mehmet Özdemir, Uzm.Dr. Fatma Esenkaya Taşbent
İçindekiler:
1. Giriş
2. Picornaviridae
Ailesi Virüsleri
3.
Hepatit A Virusu (HAV)
4. Enterovirüsler
5. Caliciviridae
Ailesindeki Virüsler
6. Hepatit E
7. Nörovirüsler
(Norwalk Virus-Like Virüsler)
8. Rotavirüs
9.
Astrovirüsler
1. Giriş
Mikroorganizma dünyası yalnızca gözle gördüğümüz
hava, toprak ve göllerde değil, kutuplardaki buzulların arasından, kaynayan
yanardağ bacalarına, tuz göllerinden sodalı sulara ve yüksek asit ortamlara
kadar yayılmış durumdadır. Su sıcaklığının kaynama noktasına ulaştığı
değerlerde bile mikroorganizmalar varlığını sürdürmektedir. Sıcaklığın
mikroorganizmaların fizyolojik aktiviteleri ve gelişimleri üzerindeki en önemli
faktörlerden biri olduğu, yüksek sıcaklığın farklı mikroorganizmalar tarafından
farklı düzeyde tolere edebildiğini biliyoruz. Pek çok ökaryotik canlı, kısa bir
süre bile 50°C sıcaklığa dayanamazken bazı mikroorganizmaların oldukça yüksek
sıcaklıklarda yaşayabilmektedir.
Genel olarak virüsler,
bakteri ve mantarlara nazaran, fiziksel veya kimyasal ajanlarla daha kolay inaktive
olurlar. Bundan dolayı, virüslerin çevresel şartlara duyarlılığının bilinmesi,
infektivitesinin sürdürülmesinde veya ortadan kaldırılmasında önem
kazanmaktadır. Özellikle viral referans suşlarda ve teşhis amacıyla toplanan
örneklerde infektivitenin korunması önemliyken, infektivitenin ortadan
kaldırılması ise sterilizasyon, dezenfeksiyon veya inaktif viral aşıların
üretilmesinde amaçlanmaktadır.
Virüslerin
infektivitesini etkileyebilecek en önemli çevresel şartlardan biri ısıdır.
Viral yüzey proteinleri 55-60 °C’lik sıcaklıkta birkaç dakika içinde denatüre
olmakta ve sonuçta virüs infeksiyon esnasında konakçı hücreye bağlanma ve
kapsitten sıyrılma fonksiyonlarını yerine getirememektedir. Dış ortam ısısında
infektivitenin kaybolması yavaştır ancak bu durum yaz aylarında ve tropik
bölgelerde önem kazanmaktadır. Genel bir kural olarak virüslerin yarı ömrü 60 °C’de
saniyelerle, 37°C’de dakikalarla, 20°C’de saatlerle, 4°C’de günlerle, -70°C
veya daha düşük ısılarda yıllarla ölçülmektedir. Zarflı virüsler zarfsız virüslere kıyasla ısıya
daha duyarlıdır. Bu durum özellikle, yaz aylarında ve tropik iklimlerde bütün
yıl boyunca geçerlidir. Çoğu enterik virüsler zarfsızdır ve birkaç gün veya
hafta, suda, toz içinde veya gereçler üstünde aktivitelerini koruyabilirler.
2. Picornaviridae Ailesi Virüsleri
Picornaviridae ailesi,
virüsler içinde en geniş ve en önemli virüs ailelerinden biridir ve 5 cinse
ayrılmıştır. Bunlardan üçü olan Enterovirüs, Rinovirüs ve Hepatovirüs
cinslerinde insan patojenleri yer almaktadır. Enterovirüsler ve Hepatovirüsler sindirim
kanalı aracılığıyla bulaşarak infeksiyon oluştururlar ve asidik pH, proteolitik
enzimler ve safra tuzları gibi şartlara dayanıklıdırlar.
Hepatovirüs
ailesi içinde Hepatit A virüsü yer alırken, Enterovirüsler tarihsel olarak üç
grup içinde değerlendirilmişlerdir: Poliovirüsler, Coxsackie virüsler ve Echo virüsler.
3.
Hepatit A Virusu (HAV)
Tıp tarihi incelendiğinde sarılık
tanımlamasının çok eski kayıtlarda yer aldığı; Hipokrat dönemi belgelerde
çeşitli nedenlere bağlanan bu hastalık tablosuna ayrıntılı olarak değinildiği
görülmektedir. 20. Yüzyılın ilk yıllarında McDonald’ın karaciğeri tutan bir
virüsten; 1912’de ise Cockayne’nın bu klinik tablonun bulaşıcı özelliğinden
bahsettiği kayıtlarda görülmektedir. ΙΙ. Dünya savaşı yılları ise, farklı
inkübasyon sürelerine sahip iki ayrı tip sarılık gözlemlerinin yapıldığı
dönemdir. 1947 yılında, ilk kez MacCallum hepatit A ve hepatit B
tanımlamalarını gündeme getirmiştir. 1950-1970 yılları arasında, Murray ve
Krugman’ın başı çektiği bir dizi araştırıcı, her iki tipin çeşitli
özelliklerini belirlemişler; günümüzde hepatit A olarak isimlendirilen ve o gün
için MS-1 şeklinde tanımlanan tablonun çok bulaşıcı olduğunu, etkenin
oral-fekal yoldan bulaştığını ve klinik belirtilerin ortalama dört hafta gibi
bir inkübasyon dönemi sonunda ortaya çıktığını saptamışlardır. Bu tarihlerde
gönüllülerde yapılan deneysel infeksiyon çalışmaları, etken ile ilgili
verilerin oluşmasını sağlamış ve 1973 yılında Feinstone, immün elektron
mikroskobu tekniğini kullanarak, infekte bireylerin dışkılarında atılan etkeni
göstermiştir.
HAV Picornaviridae
ailesinin Hepatovirüs cinsinde yer alır. Tek bir serotipi vardır. Virüs
partikülü tekrarlayan dört yapı taşından oluşan kapsid tabakası ile 7,5 kb uzunluğunda
lineer RNA’dan oluşur. Zarfsız, yaklaşık 27-28 nm çapında, kübik simetrili,
lineer pozitif polariteli ve RNA’sı tek sarmallı bir virüstür (6, 9). HAV’ın en
önemli rezervuarı insandır (7). HAV genomunun G+C oranı diğer picornavirüslere
oranla daha düşüktür (%38). HAV, diğer picornaviruslerden daha dayanıklıdır.
Virüs düşük pH’ya dayanıklıdır; ancak yüksek ısı, formalin ve klorda inaktive
olur. HAV -20°C’de yıllarca, buzdolabında aylarca, organik maddeler içinde
günlerce canlılığını devam ettirebilir (7,8). HAV tatlı su, kaynak suyu, deniz
suyu ve deniz kabuklularında aylarca canlı kalabilir. HAV fekal-oral yolla
bulaşan ve infeksiyonları çok yaygın olan bir virustur.
HAV’ın
fiziksel ve kimyasal etkenlerle ilişkisine bakıldığında, bu virusun ailenin
diğer üyelerine oranla, asit ortama daha dirençli olduğu görülmektedir; HAV oda
ısısında ve pH:1’de, infeksiyözitesini sekiz saat korumaktadır. Ayrıca %20’lik
eter, kloroform, diklorodifluorometan ve triklorodifluoroetana dirençlidir.
Picornaviridae ailesinin diğer üyeleri 56°C’ye duyarlı iken HAV ısıya daha
dayanıklı olup, 60°C’de bir saat süreyle yapısını korur; 10-12 saatte ise
kısmen inaktive olur; virusun infeksiyözitesi, kurutmayı takiben 25°C ve
%42’lik nemli ortamda en az bir ay süreyle kaybolmaz; -20°C’de ise yıllarca
varlığını korur. Kontamine olmuş suda HAV canlılığını aylarca sürdürebilir.
Virüsün otoklavda (121 °C’de 20 dk); UV ışınlarıyla; formalin (%3; 5 dk; 25°C’de);
betapropiyolakton (% 0.03; 72 saat; 4°C’de); iyod veya klor çözeltilerinde (3
mg/1; 5 dk) inaktive olduğu; buna karşın kloramin-T ve perkloroasetikasitten
etkilenmediği bilinmektedir.
Bu
infeksiyonda taşıyıcılık veya kronikleşme söz konusu olmamasına rağmen infekte
bireylerin dışkısında altı aydan uzun süreyle virus bulunabilmesi, uygunsuz
sanitasyon koşullar varsa infeksiyonun yayılmasında en önemli kaynağı
oluşturmaktadır.
Fekal
oral yolla bulaşan HAV; kalabalık, yetersiz temizlik ve hijyen şartlarının
sözkonusu olduğu Asya, Afrika, Güney ve Orta Amerika’nın gelişmekte olan
ülkelerinde hastalık hiperendemiktir. Fakirlik ve yoksulluğun olduğu
bölgelerde, hastalık genellikle çocukluğun erken evrelerinde kazanılmakta ve
subklinik seyretmektedir. Kişiden kişiye direkt temasla yayılım da önemlidir
ancak kontamine gıda ve su, yayılımın en önemli bulaş yolunu oluşturmaktadır. Özellikle
kuyular veya ortak su kaynaklarının kanalizasyon atıkları ile kirlenmiş olduğu
durumlarda, ortak kaynaklı büyük salgınlar gözlenmektedir.
Su içinde
HAV aylarca aktif kalabilmektedir. Dolayısıyla su kaynakları, yüzme alanları,
istiridye gibi deniz kabuklusu yetiştiren çiftliklerin kanalizasyon artıkları
ile kontaminasyonu salgınların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Virüsün
yüksek ısıya olan direnci termal sularda infeksiyon açısından ciddi bir tehdit
oluşturmaktadır.
4.
Enterovirüsler
Enterovirüsler picornavirüs ailesinden olup; Coxsackievirus A
ve B, Echovirus ve enterovirüs 68-71 ve poliovirüsleri içerir. Zarfsız,
ikozahedral kapsidli, 7,4 kb uzunlukta, tek zincirli, pozitif polariteli, RNA
virüsleridir. Geniş bir spektrum içerisinde çeşitli klinik tablolara neden
olurlar. Bir toplumda yıl içerisinde tipik olarak enterovirüslerin sadece
birkaç serotipi infeksiyona yol açar. Bu virüsler vücudun tüm dokularını infekte
edebilirler.
Bu virüsler boğaz mukozasında ve sindirim
kanalında üremekte ve hem dışkıyla, hem de solunum salgılarından çok daha uzun
süre saçılmaktadır. İnfeksiyon insandan insana fekal oral yayılımla ve yüzme
havuzu gibi su kaynaklarından bulaşabilmekte, ayrıca vücut teması veya solunum
yolu salgılarıyla da geçiş görülebilmektedir.
Yapısal
olarak rinovirüsler, enterovirüslere benzer olsalar da ısıya ve pH’a duyarlı
olmaları çoğalmalarının soğuk mukozalarla sınırlı kalmasına yol açar.
Rhinovirüs dışındaki diğer enterovirüslerin düşük pH’da stabil olmaları ve
optimal çoğalma ısılarının 37°C olması sindirim yolunda çoğalmalarını
kolaylaştırır. Yapılan epidemiyolojik çalışmalar oral-fekal yol ile bulaşmasını
desteklemektedir. İnsan cildinden yapılan bakteriyel ve viral kültürler enterik
florayı göstermektedir. İnsanların elleri adeta fekal bir tabaka ile örtülüdür.
Bu durum çocuklarda çok daha belirgin olduğundan çocuklarda yayılım çok daha
hızlıdır. Longutudinal aile çalışmalarında Coxackie virüsün aile bireylerine
bulaşmasıyla immün olmayan bireylere %76 oranında bulaştığını, bu oranın benzer
şartlardaki aile bireylerinde echovirüs için birkaç gün içinde %43 olduğu
bildirilmektedir. Bu farklılık coxackievirüslerin daha uzun fekal ekskresyon
yapmalarına bağlanmaktadır. Hijyen standartlarının ve sağlık koşullarının düşük
olduğu gelişmemiş ülkelerde, enterovirüsler, genç çocukların dışkılarından
hemen her zaman izole edilmektedir. Yıllar boyunca yüzme havuzlarının
kapatılmasından ve sinekliklerin kullanılmasından söz edilmiştir. Ancak, yıl
boyunca iyi el yıkama alışkanlığının oluşturulması çok daha etkili bir halk
sağlığı yöntemidir.
5. Caliciviridae Ailesindeki Virüsler
Caliciviridae ailesinde insanlarda gastroenterit yapan iki genus
Norwalk virüs-like virüsler (NLV) ve Sapporo-like virüsler (SLV) bulunur.
Norwalk virüs insanlarda gastroenterit sebebi olarak tanımlanan ilk virüstür.
İlk kez 1972’de Kapikian ve arkadaşları tarafından Ohio’da Norwalk’da
gastroenterit salgınına ait dışkı örneklerinde tanımlandı. Sonradan
Caliciviridae ailesinin diğer üyeleri tanımlanmış ve bu ailenin üyeleri NLV
adını almıştır. Norwalk virüs NLV’nin prototipidir. Norwalk virüsü
"yuvarlak ve küçük yapılı virüslerin" de prototipi olarak kabul
edilmektedir. 1991 yılında genom dizilimi ortaya çıkarılan virüsün
Caliciviridae ailesine ait olduğu ortaya konmuştur. Yine 1991 yılında, bir diğer
önemli ve enterik yolla bulaşan, kültürü yapılamayan ajanın da genomu klonlanlanarak
dizisi ortaya konmuş ve Hepatit E virüsü olarak Caliciviridae ailesi içine
dahil edilmiştir.
Prototip,
sapporo virüs 1977’de Japonya’da Sappora’da izole edildi. Norwalk virüsün
1991’de klonlanmasından önce her virüse keşfedildiği bölgenin ismi verilmiştir.
Diğer Norwalk benzeri virüsler; Hawai virüs,
Snow Mountain virüs, Toronto virüs, Bristol virüs ve Montgomery country virüstür.
Sappora benzeri virüsler grubunda ise Manchester virüs, Houston/86 virüs,
Houston/90 virüs ve London/92 virüs gibi birçok virüs insan calicivirus
mevcuttur. Yakınlarda NLV grubu Nörovirüs ve SLV grubu ise Sapovirüs olarak
sırasıyla tekrar isimlendirilmiştir.
Caliciviridae
adını virionlarına özgün yapısını veren 32 adet kupa şeklindeki yüzey
çöküntülerinden almaktadır. Latincede "calyx" veya
"chalice" kupa anlamına gelir. 60°C ısıya, mide asidine veya içme
suyundaki minumum seviyedeki klora nisbeten dayanıklıdırlar.
6. Hepatit E
Hepatit E
virüsünün bulunuşunun ilginç bir hikayesi vardır. Balayan adlı Sovyet viroloğu
Taşkent’te bir salgını araştırırken, hastalardan elde edilen dışkı
filtratlarını gönüllü olarak içmiş ve kendisinde hepatit geliştirmiştir. Kendi
dışkısından 32 nm çapında virionları izole ederek aynı materyalin filtratını da
maymunlara inoküle etmiştir. Maymunlarda hepatitin biyokimyasal belirtileri
görülmüş ve maymun dışkısında immün elektron mikroskopta virüsler tespit
edilmiştir.
Hepatitis E virusu
(HEV), tropikal ve subtropikal ülkelerde akut viral hepatit olgularının en yaygın
etkenlerinden biridir. İlk
salgından günümüze ortaya çıkan salgınların büyük bir çoğunluğu kontamine su
kaynaklıdır. Hindistan, Burma, Nepal, Kırgızistan, Pakistan, Vietnam, Çin,
Cezayir, Fildişi Sahilleri, Sudan, Etiyopya, Somali, Borneo ve Meksika’da
kontamine su kaynaklı büyük epidemiler görülmüştür. Hemen hemen bütün HEV salgınlarına
kontamine su kullanımı neden olmuştur. Büyük salgınlar, genellikle içme suyu
kaynaklarının kontamine olmasına neden olan yağmur ve seller sonrasında ortaya
çıkmıştır. Bazı salgınlar ise nehirde azalan su akımının kontamine olmasıyla
yaz aylarında meydana gelmiştir. Ayrıca, su temininin aralıklı olduğu yerlerde
suyun alınmadığı zamanlardaki negatif basınçla içme sularının kontamine olması
sonucu enfeksiyonlar görülmüştür.
Hepatit E
virüsünün küresel zarflı virionları diğer calicivirüslere benzemektedir. Bu
benzeşmenin tek istisnası ikozahedral kapsit üzerindeki yüzey çöküntülerinin
proteolizle kolayca ortadan kalkmasıdır. Partikül son derece dayanıksızdır.
Virüs dış katmanını 4°C’de bile birkaç günlük saklama, dondurma-çözdürme,
ultra-santrifüjle konsantre etme sırasında kaybetme eğilimindedir. Tarihte
birçok su kaynaklı epidemiye yol açan virüsün, termal sularda infeksiyon
oluşturma şansı daha düşüktür.
7. Nörovirüsler (Norwalk Virus-Like Virüsler)
Nörovirüsler dünyanın her yerinde epidemik
viral gastroenteritin major sebebidir. En çok kontamine yiyecek ve su kaynaklı
gastroenterite sebep olur. Nörovirüsler erişkinlerde görülen sporadik akut
gastroenteritlerin de birinci sebebi, infantil gastroenteritin ise rotavirüsten
sonra ikinci sebebidir.
Nörovirüsler
son derece bulaşıcıdır, infektif doz düşük olup 100den az virüs partikülü
gastroenterit oluşturmak için yeterlidir. Nörovirüsler başlıca fekal-oral yolla
bulaşır. Kontamine yiyecek ve su ile veya kişiden kişiye direkt bulaşabilir.
Çevre ve eşya kontaminasyonu da infeksiyon kaynağı olabilir. Kusmadan
kaynaklanan aerosolların damlacık yoluyla oral mukozaya girmeleri ve temas
sonucu yutulmaları da diğer bir bulaşma yoludur.
Nörovirüs
infeksiyonları muhtemelen toplumda genellikle sporadik vakalar halinde görülür,
ancak infekte kişinin ortak bir kaynağı kontamine etmesiyle salgın meydana
gelir. Salgınlarda başlıca bulaşma kaynağı kontamine olmuş yiyecek ve sudur. Nörovirüs
yıllarca dondurulsa veya 60°C 30 dakika ısıtılsa bile infektif kalır. Virüs
etere ve aside dirençli, ısıya nispeten dirençli, suda 10 mg/L düzeye kadar
klor düzeyine dirençlidir. Oysa su kaynaklarının çoğu genellikle <5 mg/L
klor içerir.
Salgınlarda
başlangıçta primer infeksiyon dışkı ile kontamine yiyecek ve su tüketimi ile
olur. Yiyecek orijinli salgınların çoğu muhtemelen yiyeceği hazırlayan infekte
kişi tarafından kontamine olmuş yiyecekten kaynaklanır. Asemptomatik infekte
kişiler de nörovirüsü bulaştırabilir. Salgınlar en çok kabuklu deniz hayvanları
özellikle istiridye olmak üzere sıklıkla salata, meyve ve sandviç gibi soğuk
yiyeceklerin tüketimiyle ilişkilidir. Kontamine sularda yetişen kabuklu deniz
hayvanları veya kontamine sularla sulanan veya yıkanan meyve ve salata gibi
yiyecekler geldiği kaynakta da kontamine olmuş olabilir. Sudan kontamine olmuş
buharla pişmiş kabuklu deniz hayvanları özellikle az pişmiş istiridye büyük
gastroenterit salgınları ile ilişkilidir.
Hastalıkları önleme ve kontrol merkezi
(Center for Disease Control and Prevention, CDC), 1996–2000 yılları arasında
tüm dünyada gelişen 348 Nörovirüs salgınında bulaşmanın %39 gıda kaynaklı, %12 insandan
insana, %3 ise su kaynaklı olduğunu bildirmiştir. Bununla birlikte, büyük
salgınların ortaya çıkmasında en önemli kaynağın dışkı ile kontamine su
şebekeleri olduğu tespit edilmiştir
Nörovirusların
su orjinli salgınları çoğunlukla su deposu ve kuyu suyu gibi içme suyu
kaynaklarının kanalizasyon ile kontaminasyonu sonucu olur. İçeceklere konulan
kontamine buzlar da infeksiyon kaynağı olabilir. Ayrıca gölet, göl, dere,
nehir, yüzme havuzları, eğlence amaçlı su parkları ve kaplıca sularının kontaminasyonu,
su orjinli salgınlarla ilişkili bulunmuştur.
Nörovirüs salgınları sanitasyon ve hijyen standartlarının
yükseltilmesi ile önlenebilinir. Çiğ meyve ve sebzeler her zaman temiz su ile
iyice yıkanmalıdır. Su kaynatılmalı veya dezenfekte edilmelidir. Nörovirüsler
çevrede oldukça stabildir. Hastalık epizodundan hemen sonra kontamine yüzeyler
önce temizlenmeli sonra uygun dezenfektanlarla silinmelidir.
Virüsün
hücre kültürlerinde üretilmesinin güç olması nedeniyle su kaynaklarında direk
virüs tanısı mümkün olmamakta, bu amaçla daha çok indikatör bir bakteri olan
koliform tespitinden yararlanılmaktadır. Eğer su kaynaklarında kontaminasyon
saptanırsa, Nörovirüs eliminasyonu için mutlaka yüksek seviyede (≥10 mg/l ) klorlama
yapılmalıdır.
Nörovirüs
10 ppm klora kadar dayanıklıdır. Su kaynağının kontamine olduğu düşüldüğünde şok
klor konsantrasyonları >10 mg/L 30 dakika veya daha uzun süre uygulandığında
faydalı olabilir.
Dışkı
kirlenmesi olan yüzeylerin dezenfekte edilmesinde yüksek klor konsantrasyonu
(>3000 ppm klor) olan hipoklorid kullanılması uygundur, ancak dezenfektan uygulanmadan
önce yüzeylerin sıcak su ve deterjanla temizlenmesi gerekir. Ayrıca hipokloride
alternatif olarak potasyum peroksimonofosfat (Virkon) da kullanılabilinir, daha
az aşındırıcı özelliktedir.
8. Rotavirüs
Rotavirüs
bütün dünyada yenidoğan ve küçük çocuklarda görülen ciddi gastroenteritin en
yaygın ve tek önemli sebebidir. Reoviridae ailesinin bir üyesi olan Rotavirüs,
zarfsız, 75 nm çapında, kapsidi ikosahedral, segmentli bir RNA virüsüdür.
Elektron mikroskopi ile incelendiğinde tekerleğe benzer görünümünden dolayı
Latincede tekerlek anlamına gelen "rota" ismi verilmiştir.
Rotavirüs
kapsid proteinlerinin antijenik özelliğine göre grup, subgrup ve serotiplere
ayrılır. İç kapsid proteini VP6 virüsün major antijenik determinantıdır. VP6
virionun % 50’sini oluşturur. Non-nötralizan antikor cevabını uyarır. VP6 grup
ve subgrup spesifik antijenik özellik gösterir. Rotavirüsler VP6 proteinindeki
farklılıklara göre A’dan G’ye kadar adlandırılan 7 gruba ayrılır. Grup A, B ve
C insanları ve hayvanları infekte eder, oysa grup D-G sadece hayvanlarda
bulunur.
Rotavirüs
oda ısısında aylarca canlı kalabilir. Kloroform, eter ve pH 4-9’a dirençlidir.
Rotavirüs son derece bulaşıcıdır, başlıca fekal-oral yolla bulaşır. İnkübasyon
periyodu ortalama 1-3 gündür. İnfektivite için çok az sayıda (10 partikül
kadar) olması infeksiyonun yayılmasını sağlayabilir. Yiyecek ve suyun
kontaminasyonu bazı salgınlardan sorumlu tutulmuştur. Rotavirüsler çevre
yüzeylerde farklı ısılarda (4-20°C) ve nemde (%50-90) 60 gün kadar canlılığını
sürdürebilir.
Rotavirüsler
hem gelişmiş hem gelişmekte olan ülkelerde 5 yaşın altındaki çocuklarda ciddi
gastroenteritin başlıca sebebidir. Rotavirüse bağlı ölümlerin büyük çoğunluğu
gelişmekte olan ülkelerde görülür. Gelişmiş ülkelerde ise mortalite düşük
olmasına rağmen morbidite yüksektir ve rotavirüs hastaneye yatırılan akut
gastroenteritli çocuklarda en çok izole edilen etken olup büyük ekonomik
kayıplara yol açar. Genellikle endemiktir, fakat nadiren salgınlardan sorumludur.
Rotavirüsler nozokomiyal infeksiyonların çok önemli bir sebebidir.
Çoğu
insan rotavirüs infeksiyonları, özellikle 6-24. aylarında bulunan çocuklarda, A
grubu serotipleri tarafından oluşturulur. Virüsler tropikal bölgelerde yıl
boyunca endemik olarak gözlenir, fakat ılıman ülkelerde sonbahar, kış veya
ilkbahar mevsimlerinde pik yaptığı görülür.
Grup A
rotavirüsleri bütün dünyada ciddi infantil gastroenteritin %25-65’ine sebep
olur. Grup A rotavirüs infeksiyonlarının çoğu endemik olmasına rağmen özellikle
hastane, kreş ve yaşlıların bakım evlerinde salgınlara sebep olabilir.
Hastanelerde immün sistemi bozuk hastalar arasında da salgınlar oluşturabilir.
Grup B
rotavirüsü ilk kez1982 ve 1983’te Çin’de bir milyondan fazla su orijinli ciddi
diyare salgınına sebep olmuştur. Bu sebeple grup B rotavirüsüne "adult
diarrhea rotavirüs; ADRV" da denir. Çin dışında ilk kez 1997 ve 1998’de
Hindistan’da ve 2000 ve 2001 yılında Bangladeş’te erişkinlerde sporadik
gastroenterit vakalarından izole edilmiştir.
Grup C
rotavirüs, sporadik diyare vakaları ile ilişkilidir, salgınlara nadiren sebep olur.
Başlıca yiyecek orijinli çocukluk çağı dairesi ile ilişkilidir.
Grup D,
E, F, G rotavirüs infeksiyonları insanlarda gastroenterit ile ilişkili
değildir.
Rotavirüs
dezenfektanlara oldukça dirençlidir. Fenol, %2 formalin, %5 lysol, %6 H2O2
ve %80-95 etanol etkili
dezenfektanlardır. Ayrıca %1 sodyum hipoklorit etkilidir, ancak fekal materyal
aktivitesini azaltabilir, bu sebeple dezenfeksiyondan önce yüzeyler deterjanla
temizlenmelidir. Klorheksidin, klorform, eter ve pH 4-9’a dirençlidir.
Rotavirüs
infeksiyonları sıklıkla kişisel hijyenin zayıf olduğu çocuk yuvaları ve
yaşlıların bulunduğu bakım evlerinde ortaya çıkar. Dikkatli el yıkama virüsün
bulaşmasını azaltmada önemlidir. Kontamine yüzeylerin hemen dezenfekte edilmesi
gerekir. Rotavirüs başlıca fekal-oral yolla bulaşır. Yayılma dışkı ile temasa
bağlı olup, el yıkama, dezenfeksiyon ve kirli bebek bezlerinin uygun olarak
çöpe atılması gibi hijyenik tedbirlerle azaltılabilir. Temiz su kullanımı
hastalığın kontrolünde önemlidir. Kontamine yüzeylerde uzun süre stabil
kaldığından, sıcaklık ile kolay inaktive olmamasından dolayı termal sular da
infeksiyon kaynağı olabilir ve yayılımı açısından risk oluşturabilir. Virüs
klorlamaya dirençli olduğundan dolayı yetişkinlerde sulardan bulaşmayla oluşan
epidemiler de görülür.
9.
Astrovirüsler
İlk
kez İskoçya’da 1975 yılında bir ishal salgınında etiyolojik ajan araştırılırken
elektron mikroskopik inceleme sonucu bulunmuş ve 5 veya 6 uçlu yıldıza benzer
görünümünden dolayı astrovirüs adı verilmiştir. Astroviridae familyasında
Mamastrovirus genusunda bulunur. Astrovirüs zarfsız, 28-30 nm büyüklüğünde,
kapsidi ikosahedral, pozitif polariteli tek sarmallı bir RNA virüsüdür. Çoğunlukla
gastroenterit tablosuna neden olurlar.
Astrovirüsler
aside, birçok deterjan ve lipid çözücülere dirençlidir ve -20°C’nin altında
uzun süre canlı kalır. Astrovirüs gastroenteriti rotavirüs gastroenteritinin
oldukça hafif formudur. Yenidoğan ve yaşlılarda gastroenterit ciddi
seyredebilir.
Duyarlı
tekniklerle yapılan çalışmalar astrovirüs prevalansının düşünülenden daha
yüksek olduğunu göstermiştir. Bütün dünyada endemiktir. Astrovirüsler,
rotavirüs ve calicivirüsten sonra infantil gastroenteritinin 3. önemli
sebebidir. Astrovirüs başlıca fekal-oral yol ile özellikle kontamine su ve yiyeceklerle
bulaşır. İnfektif doz 10 virüs partikül kadar azdır. İnfekte kişilerde viral
yayılım 2 hafta sürer. Genellikle 5 yaşın altındaki çocuklarda ortaya çıkar ve
hastalık hafif geçer. Yaşlılarda hastalık daha ciddi olabilir.
Seroprevalans
çalışmaları 5 yaşına kadar ki çocukların %60-90’ının astrovirüs ile infekte
olduğunu göstermiştir. Salgınları önlemek veya kontrol etmek için el yıkama
önemlidir. Astrovirüs 60°C’de 10 dakikada inaktive olur, daha düşük
sıcaklıklardaki sularda infeksiyon kaynağını oluşturabilir. % 70-80’lik metanol
kontamine yüzeyleri dezenfekte etmek için kullanılır. Buna karşılık
astrovirüsler kloroforma dirençlidir.
Kaynaklar
1. Madigan
MT, Martinco JM, Parker J. Procaryotic diversity the Archaea. Brock Biology of
Microorganisms 2000 (Editor: Corey, PF): 546-571.
2. Booggs JD, Melnick JL, Conrad ME et
al. Viral hepatitis: Clinical and tissue culture studies. JAMA 1970; 214: 1041.
3. Williams, RAD, Simith KE, Welch SG,
Micallef J, Sharp RJ.. DNA
relatednes of Thermus suşs, description
of Thermus brockianus sp. nov., and proposal to
reestablish
Thermus thermophillus (Oshima and Imahori), IJSB 1995; 45:495-499.
4. Krugman S,
Giles JP, Hammond J. Infectious hepatitis: evidence for two distinctive
clinical epidemiological and immunological types of infection. JAMA 1967;
200:365.
5. Badur S.
Viral Hepatitler (HAV, HBV, HDV). Ed. Ustaçelebi Ş, Abacıoğlu H, Badur S.
Moleküler, Klinik, Tanısal Viroloji. Ankara, Güneş Kitabevi, 2004; 175-183.
6. Arabacı
F, Oldacay M. The seroprevalance of Hepatitis A in Different Age Groups and Hepatitis
A Incidence in Acute Hepatitis Cases in The Çanakkale Province. J Pediatr Inf
2009; 3: 58-61.
7. Mıstık R. Viral
Hepatitler. Ed. Altındiş M. Hemşireler İçin Mikrobiyoloji. İstanbul, Nobel Tıp
Kitapevleri, 2010; 268-269.
8. Kara Hİ. Akut Viral
Hepatit A. Türk Aile Hek Derg 2007; 11(4): 177-84.
9. Hollinger FB, Emerson
SU. Hepatitis A virus. In: Knipe DM, Howley PM (eds): Fields virology. 4th ed.
New York. Lippincott Williams & Wilkins. pp: 799-840, 2001.
10. Yoldaş Ö, Bulut A,
Altındiş M. Hepatit A Enfeksiyonlarına
Güncel Yaklaşım. Viral Hepatit Derg 2012; 18(3): 81-6.
11. White D.O, Fener F. Medical
virology. 4 th edition. San Diego: Academic Press; 1994.
12. Harrison SC. Principle
of virus structure. In "Fields Virology" (Fields B.N, Knipe D.M,
Cnanock R.M, Hirsch M.S, Melnick J.L, Monath T.P, and Roizman B, eds.); 1990, 2nd
edition, p.37. Raven, New York.
13. Greenberg HB, Skar M,
Monroe SS. The 22 to 23 nm gastroenteritis agents of man. In "Viral
Diarrheas of Man and Animals" (Saif L. J. and Theil K.W, eds.);1990, p.
137. CRC Press, Boca Raton, Florida.
14. Kırdar S. Hepatit E
virüs enfeksiyonu. Viral Hepatitis Journal 2012; 18(1):
1-5.
15. Kamar N, Bendall R,
Legrand-Abravanel F, et al. Hepatitis E. Lancet 2012; 379(9835):2477-88.
16. Teshale EH, Grytdal SP, Howard C, et
al. Evidence of person-to person transmission of hepatitis E virus during a
large outbreak in Northern Uganda. Clin Infect Dis 2010;50: (7):1006-10.
17. Sawyer
MH. Enterovirus infections: diagnosis and treatment. Semin Pediatr Infect Dis
2002;13: 40-7.
18.
Wong KT, Munisamy B, Ong KC, et al. The distribution of inflammation and virus
in human enterovirus 71 encephalomyelitis suggests possible viral spread by
neural pathways. J
Neuropathol
Exp Neurol 2008;67:162-9.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder