9 Nisan 2015 Perşembe

TERMAL SULARLA BULAŞAN VİRÜSLER

Doç.Dr.Mehmet Özdemir, Uzm.Dr. Fatma Esenkaya Taşbent
İçindekiler:
1. Giriş
2. Picornaviridae Ailesi Virüsleri
3. Hepatit A Virusu (HAV)
4. Enterovirüsler
5. Caliciviridae Ailesindeki Virüsler
6. Hepatit E
7. Nörovirüsler (Norwalk Virus-Like Virüsler)
8. Rotavirüs
9. Astrovirüsler


1. Giriş
 Mikroorganizma dünyası yalnızca gözle gördüğümüz hava, toprak ve göllerde değil, kutuplardaki buzulların arasından, kaynayan yanardağ bacalarına, tuz göllerinden sodalı sulara ve yüksek asit ortamlara kadar yayılmış durumdadır. Su sıcaklığının kaynama noktasına ulaştığı değerlerde bile mikroorganizmalar varlığını sürdürmektedir. Sıcaklığın mikroorganizmaların fizyolojik aktiviteleri ve gelişimleri üzerindeki en önemli faktörlerden biri olduğu, yüksek sıcaklığın farklı mikroorganizmalar tarafından farklı düzeyde tolere edebildiğini biliyoruz. Pek çok ökaryotik canlı, kısa bir süre bile 50°C sıcaklığa dayanamazken bazı mikroorganizmaların oldukça yüksek sıcaklıklarda yaşayabilmektedir.
Genel olarak virüsler, bakteri ve mantarlara nazaran, fiziksel veya kimyasal ajanlarla daha kolay inaktive olurlar. Bundan dolayı, virüslerin çevresel şartlara duyarlılığının bilinmesi, infektivitesinin sürdürülmesinde veya ortadan kaldırılmasında önem kazanmaktadır. Özellikle viral referans suşlarda ve teşhis amacıyla toplanan örneklerde infektivitenin korunması önemliyken, infektivitenin ortadan kaldırılması ise sterilizasyon, dezenfeksiyon veya inaktif viral aşıların üretilmesinde amaçlanmaktadır.
Virüslerin infektivitesini etkileyebilecek en önemli çevresel şartlardan biri ısıdır. Viral yüzey proteinleri 55-60 °C’lik sıcaklıkta birkaç dakika içinde denatüre olmakta ve sonuçta virüs infeksiyon esnasında konakçı hücreye bağlanma ve kapsitten sıyrılma fonksiyonlarını yerine getirememektedir. Dış ortam ısısında infektivitenin kaybolması yavaştır ancak bu durum yaz aylarında ve tropik bölgelerde önem kazanmaktadır. Genel bir kural olarak virüslerin yarı ömrü 60 °C’de saniyelerle, 37°C’de dakikalarla, 20°C’de saatlerle, 4°C’de günlerle, -70°C veya daha düşük ısılarda yıllarla ölçülmektedir.  Zarflı virüsler zarfsız virüslere kıyasla ısıya daha duyarlıdır. Bu durum özellikle, yaz aylarında ve tropik iklimlerde bütün yıl boyunca geçerlidir. Çoğu enterik virüsler zarfsızdır ve birkaç gün veya hafta, suda, toz içinde veya gereçler üstünde aktivitelerini koruyabilirler.

2. Picornaviridae Ailesi Virüsleri
Picornaviridae ailesi, virüsler içinde en geniş ve en önemli virüs ailelerinden biridir ve 5 cinse ayrılmıştır. Bunlardan üçü olan Enterovirüs, Rinovirüs ve Hepatovirüs cinslerinde insan patojenleri yer almaktadır. Enterovirüsler ve Hepatovirüsler sindirim kanalı aracılığıyla bulaşarak infeksiyon oluştururlar ve asidik pH, proteolitik enzimler ve safra tuzları gibi şartlara dayanıklıdırlar.
Hepatovirüs ailesi içinde Hepatit A virüsü yer alırken, Enterovirüsler tarihsel olarak üç grup içinde değerlendirilmişlerdir: Poliovirüsler, Coxsackie virüsler ve Echo virüsler.

3. Hepatit A Virusu (HAV)
Tıp tarihi incelendiğinde sarılık tanımlamasının çok eski kayıtlarda yer aldığı; Hipokrat dönemi belgelerde çeşitli nedenlere bağlanan bu hastalık tablosuna ayrıntılı olarak değinildiği görülmektedir. 20. Yüzyılın ilk yıllarında McDonald’ın karaciğeri tutan bir virüsten; 1912’de ise Cockayne’nın bu klinik tablonun bulaşıcı özelliğinden bahsettiği kayıtlarda görülmektedir. ΙΙ. Dünya savaşı yılları ise, farklı inkübasyon sürelerine sahip iki ayrı tip sarılık gözlemlerinin yapıldığı dönemdir. 1947 yılında, ilk kez MacCallum hepatit A ve hepatit B tanımlamalarını gündeme getirmiştir. 1950-1970 yılları arasında, Murray ve Krugman’ın başı çektiği bir dizi araştırıcı, her iki tipin çeşitli özelliklerini belirlemişler; günümüzde hepatit A olarak isimlendirilen ve o gün için MS-1 şeklinde tanımlanan tablonun çok bulaşıcı olduğunu, etkenin oral-fekal yoldan bulaştığını ve klinik belirtilerin ortalama dört hafta gibi bir inkübasyon dönemi sonunda ortaya çıktığını saptamışlardır. Bu tarihlerde gönüllülerde yapılan deneysel infeksiyon çalışmaları, etken ile ilgili verilerin oluşmasını sağlamış ve 1973 yılında Feinstone, immün elektron mikroskobu tekniğini kullanarak, infekte bireylerin dışkılarında atılan etkeni göstermiştir.
 HAV Picornaviridae ailesinin Hepatovirüs cinsinde yer alır. Tek bir serotipi vardır. Virüs partikülü tekrarlayan dört yapı taşından oluşan kapsid tabakası ile 7,5 kb uzunluğunda lineer RNA’dan oluşur. Zarfsız, yaklaşık 27-28 nm çapında, kübik simetrili, lineer pozitif polariteli ve RNA’sı tek sarmallı bir virüstür (6, 9). HAV’ın en önemli rezervuarı insandır (7). HAV genomunun G+C oranı diğer picornavirüslere oranla daha düşüktür (%38). HAV, diğer picornaviruslerden daha dayanıklıdır. Virüs düşük pH’ya dayanıklıdır; ancak yüksek ısı, formalin ve klorda inaktive olur. HAV -20°C’de yıllarca, buzdolabında aylarca, organik maddeler içinde günlerce canlılığını devam ettirebilir (7,8). HAV tatlı su, kaynak suyu, deniz suyu ve deniz kabuklularında aylarca canlı kalabilir. HAV fekal-oral yolla bulaşan ve infeksiyonları çok yaygın olan bir virustur.
            HAV’ın fiziksel ve kimyasal etkenlerle ilişkisine bakıldığında, bu virusun ailenin diğer üyelerine oranla, asit ortama daha dirençli olduğu görülmektedir; HAV oda ısısında ve pH:1’de, infeksiyözitesini sekiz saat korumaktadır. Ayrıca %20’lik eter, kloroform, diklorodifluorometan ve triklorodifluoroetana dirençlidir. Picornaviridae ailesinin diğer üyeleri 56°C’ye duyarlı iken HAV ısıya daha dayanıklı olup, 60°C’de bir saat süreyle yapısını korur; 10-12 saatte ise kısmen inaktive olur; virusun infeksiyözitesi, kurutmayı takiben 25°C ve %42’lik nemli ortamda en az bir ay süreyle kaybolmaz; -20°C’de ise yıllarca varlığını korur. Kontamine olmuş suda HAV canlılığını aylarca sürdürebilir. Virüsün otoklavda (121 °C’de 20 dk); UV ışınlarıyla; formalin (%3; 5 dk; 25°C’de); betapropiyolakton (% 0.03; 72 saat; 4°C’de); iyod veya klor çözeltilerinde (3 mg/1; 5 dk) inaktive olduğu; buna karşın kloramin-T ve perkloroasetikasitten etkilenmediği bilinmektedir.
Bu infeksiyonda taşıyıcılık veya kronikleşme söz konusu olmamasına rağmen infekte bireylerin dışkısında altı aydan uzun süreyle virus bulunabilmesi, uygunsuz sanitasyon koşullar varsa infeksiyonun yayılmasında en önemli kaynağı oluşturmaktadır.
Fekal oral yolla bulaşan HAV; kalabalık, yetersiz temizlik ve hijyen şartlarının sözkonusu olduğu Asya, Afrika, Güney ve Orta Amerika’nın gelişmekte olan ülkelerinde hastalık hiperendemiktir. Fakirlik ve yoksulluğun olduğu bölgelerde, hastalık genellikle çocukluğun erken evrelerinde kazanılmakta ve subklinik seyretmektedir. Kişiden kişiye direkt temasla yayılım da önemlidir ancak kontamine gıda ve su, yayılımın en önemli bulaş yolunu oluşturmaktadır. Özellikle kuyular veya ortak su kaynaklarının kanalizasyon atıkları ile kirlenmiş olduğu durumlarda, ortak kaynaklı büyük salgınlar gözlenmektedir.
Su içinde HAV aylarca aktif kalabilmektedir. Dolayısıyla su kaynakları, yüzme alanları, istiridye gibi deniz kabuklusu yetiştiren çiftliklerin kanalizasyon artıkları ile kontaminasyonu salgınların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Virüsün yüksek ısıya olan direnci termal sularda infeksiyon açısından ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.

4. Enterovirüsler
       Enterovirüsler picornavirüs ailesinden olup; Coxsackievirus A ve B, Echovirus ve enterovirüs 68-71 ve poliovirüsleri içerir. Zarfsız, ikozahedral kapsidli, 7,4 kb uzunlukta, tek zincirli, pozitif polariteli, RNA virüsleridir. Geniş bir spektrum içerisinde çeşitli klinik tablolara neden olurlar. Bir toplumda yıl içerisinde tipik olarak enterovirüslerin sadece birkaç serotipi infeksiyona yol açar. Bu virüsler vücudun tüm dokularını infekte edebilirler.
            Bu virüsler boğaz mukozasında ve sindirim kanalında üremekte ve hem dışkıyla, hem de solunum salgılarından çok daha uzun süre saçılmaktadır. İnfeksiyon insandan insana fekal oral yayılımla ve yüzme havuzu gibi su kaynaklarından bulaşabilmekte, ayrıca vücut teması veya solunum yolu salgılarıyla da geçiş görülebilmektedir.
Yapısal olarak rinovirüsler, enterovirüslere benzer olsalar da ısıya ve pH’a duyarlı olmaları çoğalmalarının soğuk mukozalarla sınırlı kalmasına yol açar. Rhinovirüs dışındaki diğer enterovirüslerin düşük pH’da stabil olmaları ve optimal çoğalma ısılarının 37°C olması sindirim yolunda çoğalmalarını kolaylaştırır. Yapılan epidemiyolojik çalışmalar oral-fekal yol ile bulaşmasını desteklemektedir. İnsan cildinden yapılan bakteriyel ve viral kültürler enterik florayı göstermektedir. İnsanların elleri adeta fekal bir tabaka ile örtülüdür. Bu durum çocuklarda çok daha belirgin olduğundan çocuklarda yayılım çok daha hızlıdır. Longutudinal aile çalışmalarında Coxackie virüsün aile bireylerine bulaşmasıyla immün olmayan bireylere %76 oranında bulaştığını, bu oranın benzer şartlardaki aile bireylerinde echovirüs için birkaç gün içinde %43 olduğu bildirilmektedir. Bu farklılık coxackievirüslerin daha uzun fekal ekskresyon yapmalarına bağlanmaktadır. Hijyen standartlarının ve sağlık koşullarının düşük olduğu gelişmemiş ülkelerde, enterovirüsler, genç çocukların dışkılarından hemen her zaman izole edilmektedir. Yıllar boyunca yüzme havuzlarının kapatılmasından ve sinekliklerin kullanılmasından söz edilmiştir. Ancak, yıl boyunca iyi el yıkama alışkanlığının oluşturulması çok daha etkili bir halk sağlığı yöntemidir.

5. Caliciviridae Ailesindeki Virüsler
 Caliciviridae ailesinde insanlarda gastroenterit yapan iki genus Norwalk virüs-like virüsler (NLV) ve Sapporo-like virüsler (SLV) bulunur. Norwalk virüs insanlarda gastroenterit sebebi olarak tanımlanan ilk virüstür. İlk kez 1972’de Kapikian ve arkadaşları tarafından Ohio’da Norwalk’da gastroenterit salgınına ait dışkı örneklerinde tanımlandı. Sonradan Caliciviridae ailesinin diğer üyeleri tanımlanmış ve bu ailenin üyeleri NLV adını almıştır. Norwalk virüs NLV’nin prototipidir. Norwalk virüsü "yuvarlak ve küçük yapılı virüslerin" de prototipi olarak kabul edilmektedir. 1991 yılında genom dizilimi ortaya çıkarılan virüsün Caliciviridae ailesine ait olduğu ortaya konmuştur. Yine 1991 yılında, bir diğer önemli ve enterik yolla bulaşan, kültürü yapılamayan ajanın da genomu klonlanlanarak dizisi ortaya konmuş ve Hepatit E virüsü olarak Caliciviridae ailesi içine dahil edilmiştir.
Prototip, sapporo virüs 1977’de Japonya’da Sappora’da izole edildi. Norwalk virüsün 1991’de klonlanmasından önce her virüse keşfedildiği bölgenin ismi verilmiştir.
 Diğer Norwalk benzeri virüsler; Hawai virüs, Snow Mountain virüs, Toronto virüs, Bristol virüs ve Montgomery country virüstür. Sappora benzeri virüsler grubunda ise Manchester virüs, Houston/86 virüs, Houston/90 virüs ve London/92 virüs gibi birçok virüs insan calicivirus mevcuttur. Yakınlarda NLV grubu Nörovirüs ve SLV grubu ise Sapovirüs olarak sırasıyla tekrar isimlendirilmiştir.
Caliciviridae adını virionlarına özgün yapısını veren 32 adet kupa şeklindeki yüzey çöküntülerinden almaktadır. Latincede "calyx" veya "chalice" kupa anlamına gelir. 60°C ısıya, mide asidine veya içme suyundaki minumum seviyedeki klora nisbeten dayanıklıdırlar.
6. Hepatit E
Hepatit E virüsünün bulunuşunun ilginç bir hikayesi vardır. Balayan adlı Sovyet viroloğu Taşkent’te bir salgını araştırırken, hastalardan elde edilen dışkı filtratlarını gönüllü olarak içmiş ve kendisinde hepatit geliştirmiştir. Kendi dışkısından 32 nm çapında virionları izole ederek aynı materyalin filtratını da maymunlara inoküle etmiştir. Maymunlarda hepatitin biyokimyasal belirtileri görülmüş ve maymun dışkısında immün elektron mikroskopta virüsler tespit edilmiştir.
Hepatitis E virusu (HEV), tropikal ve subtropikal ülkelerde akut viral hepatit olgularının en yaygın etkenlerinden biridir. İlk salgından günümüze ortaya çıkan salgınların büyük bir çoğunluğu kontamine su kaynaklıdır. Hindistan, Burma, Nepal, Kırgızistan, Pakistan, Vietnam, Çin, Cezayir, Fildişi Sahilleri, Sudan, Etiyopya, Somali, Borneo ve Meksika’da kontamine su kaynaklı büyük epidemiler görülmüştür. Hemen hemen bütün HEV salgınlarına kontamine su kullanımı neden olmuştur. Büyük salgınlar, genellikle içme suyu kaynaklarının kontamine olmasına neden olan yağmur ve seller sonrasında ortaya çıkmıştır. Bazı salgınlar ise nehirde azalan su akımının kontamine olmasıyla yaz aylarında meydana gelmiştir. Ayrıca, su temininin aralıklı olduğu yerlerde suyun alınmadığı zamanlardaki negatif basınçla içme sularının kontamine olması sonucu enfeksiyonlar görülmüştür.
Hepatit E virüsünün küresel zarflı virionları diğer calicivirüslere benzemektedir. Bu benzeşmenin tek istisnası ikozahedral kapsit üzerindeki yüzey çöküntülerinin proteolizle kolayca ortadan kalkmasıdır. Partikül son derece dayanıksızdır. Virüs dış katmanını 4°C’de bile birkaç günlük saklama, dondurma-çözdürme, ultra-santrifüjle konsantre etme sırasında kaybetme eğilimindedir. Tarihte birçok su kaynaklı epidemiye yol açan virüsün, termal sularda infeksiyon oluşturma şansı daha düşüktür.

7. Nörovirüsler (Norwalk Virus-Like Virüsler)
 Nörovirüsler dünyanın her yerinde epidemik viral gastroenteritin major sebebidir. En çok kontamine yiyecek ve su kaynaklı gastroenterite sebep olur. Nörovirüsler erişkinlerde görülen sporadik akut gastroenteritlerin de birinci sebebi, infantil gastroenteritin ise rotavirüsten sonra ikinci sebebidir.
Nörovirüsler son derece bulaşıcıdır, infektif doz düşük olup 100den az virüs partikülü gastroenterit oluşturmak için yeterlidir. Nörovirüsler başlıca fekal-oral yolla bulaşır. Kontamine yiyecek ve su ile veya kişiden kişiye direkt bulaşabilir. Çevre ve eşya kontaminasyonu da infeksiyon kaynağı olabilir. Kusmadan kaynaklanan aerosolların damlacık yoluyla oral mukozaya girmeleri ve temas sonucu yutulmaları da diğer bir bulaşma yoludur.
Nörovirüs infeksiyonları muhtemelen toplumda genellikle sporadik vakalar halinde görülür, ancak infekte kişinin ortak bir kaynağı kontamine etmesiyle salgın meydana gelir. Salgınlarda başlıca bulaşma kaynağı kontamine olmuş yiyecek ve sudur. Nörovirüs yıllarca dondurulsa veya 60°C 30 dakika ısıtılsa bile infektif kalır. Virüs etere ve aside dirençli, ısıya nispeten dirençli, suda 10 mg/L düzeye kadar klor düzeyine dirençlidir. Oysa su kaynaklarının çoğu genellikle <5 mg/L klor içerir.
Salgınlarda başlangıçta primer infeksiyon dışkı ile kontamine yiyecek ve su tüketimi ile olur. Yiyecek orijinli salgınların çoğu muhtemelen yiyeceği hazırlayan infekte kişi tarafından kontamine olmuş yiyecekten kaynaklanır. Asemptomatik infekte kişiler de nörovirüsü bulaştırabilir. Salgınlar en çok kabuklu deniz hayvanları özellikle istiridye olmak üzere sıklıkla salata, meyve ve sandviç gibi soğuk yiyeceklerin tüketimiyle ilişkilidir. Kontamine sularda yetişen kabuklu deniz hayvanları veya kontamine sularla sulanan veya yıkanan meyve ve salata gibi yiyecekler geldiği kaynakta da kontamine olmuş olabilir. Sudan kontamine olmuş buharla pişmiş kabuklu deniz hayvanları özellikle az pişmiş istiridye büyük gastroenterit salgınları ile ilişkilidir.
            Hastalıkları önleme ve kontrol merkezi (Center for Disease Control and Prevention, CDC), 1996–2000 yılları arasında tüm dünyada gelişen 348 Nörovirüs salgınında bulaşmanın %39 gıda kaynaklı, %12 insandan insana, %3 ise su kaynaklı olduğunu bildirmiştir. Bununla birlikte, büyük salgınların ortaya çıkmasında en önemli kaynağın dışkı ile kontamine su şebekeleri olduğu tespit edilmiştir
Nörovirusların su orjinli salgınları çoğunlukla su deposu ve kuyu suyu gibi içme suyu kaynaklarının kanalizasyon ile kontaminasyonu sonucu olur. İçeceklere konulan kontamine buzlar da infeksiyon kaynağı olabilir. Ayrıca gölet, göl, dere, nehir, yüzme havuzları, eğlence amaçlı su parkları ve kaplıca sularının kontaminasyonu, su orjinli salgınlarla ilişkili bulunmuştur.
            Nörovirüs salgınları sanitasyon ve hijyen standartlarının yükseltilmesi ile önlenebilinir. Çiğ meyve ve sebzeler her zaman temiz su ile iyice yıkanmalıdır. Su kaynatılmalı veya dezenfekte edilmelidir. Nörovirüsler çevrede oldukça stabildir. Hastalık epizodundan hemen sonra kontamine yüzeyler önce temizlenmeli sonra uygun dezenfektanlarla silinmelidir.
            Virüsün hücre kültürlerinde üretilmesinin güç olması nedeniyle su kaynaklarında direk virüs tanısı mümkün olmamakta, bu amaçla daha çok indikatör bir bakteri olan koliform tespitinden yararlanılmaktadır. Eğer su kaynaklarında kontaminasyon saptanırsa, Nörovirüs eliminasyonu için mutlaka yüksek seviyede (≥10 mg/l ) klorlama yapılmalıdır.
Nörovirüs 10 ppm klora kadar dayanıklıdır. Su kaynağının kontamine olduğu düşüldüğünde şok klor konsantrasyonları >10 mg/L 30 dakika veya daha uzun süre uygulandığında faydalı olabilir.
Dışkı kirlenmesi olan yüzeylerin dezenfekte edilmesinde yüksek klor konsantrasyonu (>3000 ppm klor) olan hipoklorid kullanılması uygundur, ancak dezenfektan uygulanmadan önce yüzeylerin sıcak su ve deterjanla temizlenmesi gerekir. Ayrıca hipokloride alternatif olarak potasyum peroksimonofosfat (Virkon) da kullanılabilinir, daha az aşındırıcı özelliktedir.

8. Rotavirüs
Rotavirüs bütün dünyada yenidoğan ve küçük çocuklarda görülen ciddi gastroenteritin en yaygın ve tek önemli sebebidir. Reoviridae ailesinin bir üyesi olan Rotavirüs, zarfsız, 75 nm çapında, kapsidi ikosahedral, segmentli bir RNA virüsüdür. Elektron mikroskopi ile incelendiğinde tekerleğe benzer görünümünden dolayı Latincede tekerlek anlamına gelen "rota" ismi verilmiştir.
Rotavirüs kapsid proteinlerinin antijenik özelliğine göre grup, subgrup ve serotiplere ayrılır. İç kapsid proteini VP6 virüsün major antijenik determinantıdır. VP6 virionun % 50’sini oluşturur. Non-nötralizan antikor cevabını uyarır. VP6 grup ve subgrup spesifik antijenik özellik gösterir. Rotavirüsler VP6 proteinindeki farklılıklara göre A’dan G’ye kadar adlandırılan 7 gruba ayrılır. Grup A, B ve C insanları ve hayvanları infekte eder, oysa grup D-G sadece hayvanlarda bulunur.
Rotavirüs oda ısısında aylarca canlı kalabilir. Kloroform, eter ve pH 4-9’a dirençlidir. Rotavirüs son derece bulaşıcıdır, başlıca fekal-oral yolla bulaşır. İnkübasyon periyodu ortalama 1-3 gündür. İnfektivite için çok az sayıda (10 partikül kadar) olması infeksiyonun yayılmasını sağlayabilir. Yiyecek ve suyun kontaminasyonu bazı salgınlardan sorumlu tutulmuştur. Rotavirüsler çevre yüzeylerde farklı ısılarda (4-20°C) ve nemde (%50-90) 60 gün kadar canlılığını sürdürebilir.
Rotavirüsler hem gelişmiş hem gelişmekte olan ülkelerde 5 yaşın altındaki çocuklarda ciddi gastroenteritin başlıca sebebidir. Rotavirüse bağlı ölümlerin büyük çoğunluğu gelişmekte olan ülkelerde görülür. Gelişmiş ülkelerde ise mortalite düşük olmasına rağmen morbidite yüksektir ve rotavirüs hastaneye yatırılan akut gastroenteritli çocuklarda en çok izole edilen etken olup büyük ekonomik kayıplara yol açar. Genellikle endemiktir, fakat nadiren salgınlardan sorumludur. Rotavirüsler nozokomiyal infeksiyonların çok önemli bir sebebidir.
Çoğu insan rotavirüs infeksiyonları, özellikle 6-24. aylarında bulunan çocuklarda, A grubu serotipleri tarafından oluşturulur. Virüsler tropikal bölgelerde yıl boyunca endemik olarak gözlenir, fakat ılıman ülkelerde sonbahar, kış veya ilkbahar mevsimlerinde pik yaptığı görülür.
Grup A rotavirüsleri bütün dünyada ciddi infantil gastroenteritin %25-65’ine sebep olur. Grup A rotavirüs infeksiyonlarının çoğu endemik olmasına rağmen özellikle hastane, kreş ve yaşlıların bakım evlerinde salgınlara sebep olabilir. Hastanelerde immün sistemi bozuk hastalar arasında da salgınlar oluşturabilir.
Grup B rotavirüsü ilk kez1982 ve 1983’te Çin’de bir milyondan fazla su orijinli ciddi diyare salgınına sebep olmuştur. Bu sebeple grup B rotavirüsüne "adult diarrhea rotavirüs; ADRV" da denir. Çin dışında ilk kez 1997 ve 1998’de Hindistan’da ve 2000 ve 2001 yılında Bangladeş’te erişkinlerde sporadik gastroenterit vakalarından izole edilmiştir.
Grup C rotavirüs, sporadik diyare vakaları ile ilişkilidir, salgınlara nadiren sebep olur. Başlıca yiyecek orijinli çocukluk çağı dairesi ile ilişkilidir.
Grup D, E, F, G rotavirüs infeksiyonları insanlarda gastroenterit ile ilişkili değildir.
Rotavirüs dezenfektanlara oldukça dirençlidir. Fenol, %2 formalin, %5 lysol, %6 H2O2 ve  %80-95 etanol etkili dezenfektanlardır. Ayrıca %1 sodyum hipoklorit etkilidir, ancak fekal materyal aktivitesini azaltabilir, bu sebeple dezenfeksiyondan önce yüzeyler deterjanla temizlenmelidir. Klorheksidin, klorform, eter ve pH 4-9’a dirençlidir.
Rotavirüs infeksiyonları sıklıkla kişisel hijyenin zayıf olduğu çocuk yuvaları ve yaşlıların bulunduğu bakım evlerinde ortaya çıkar. Dikkatli el yıkama virüsün bulaşmasını azaltmada önemlidir. Kontamine yüzeylerin hemen dezenfekte edilmesi gerekir. Rotavirüs başlıca fekal-oral yolla bulaşır. Yayılma dışkı ile temasa bağlı olup, el yıkama, dezenfeksiyon ve kirli bebek bezlerinin uygun olarak çöpe atılması gibi hijyenik tedbirlerle azaltılabilir. Temiz su kullanımı hastalığın kontrolünde önemlidir. Kontamine yüzeylerde uzun süre stabil kaldığından, sıcaklık ile kolay inaktive olmamasından dolayı termal sular da infeksiyon kaynağı olabilir ve yayılımı açısından risk oluşturabilir. Virüs klorlamaya dirençli olduğundan dolayı yetişkinlerde sulardan bulaşmayla oluşan epidemiler de görülür.

9. Astrovirüsler
            İlk kez İskoçya’da 1975 yılında bir ishal salgınında etiyolojik ajan araştırılırken elektron mikroskopik inceleme sonucu bulunmuş ve 5 veya 6 uçlu yıldıza benzer görünümünden dolayı astrovirüs adı verilmiştir. Astroviridae familyasında Mamastrovirus genusunda bulunur. Astrovirüs zarfsız, 28-30 nm büyüklüğünde, kapsidi ikosahedral, pozitif polariteli tek sarmallı bir RNA virüsüdür. Çoğunlukla gastroenterit tablosuna neden olurlar.
            Astrovirüsler aside, birçok deterjan ve lipid çözücülere dirençlidir ve -20°C’nin altında uzun süre canlı kalır. Astrovirüs gastroenteriti rotavirüs gastroenteritinin oldukça hafif formudur. Yenidoğan ve yaşlılarda gastroenterit ciddi seyredebilir.
            Duyarlı tekniklerle yapılan çalışmalar astrovirüs prevalansının düşünülenden daha yüksek olduğunu göstermiştir. Bütün dünyada endemiktir. Astrovirüsler, rotavirüs ve calicivirüsten sonra infantil gastroenteritinin 3. önemli sebebidir. Astrovirüs başlıca fekal-oral yol ile özellikle kontamine su ve yiyeceklerle bulaşır. İnfektif doz 10 virüs partikül kadar azdır. İnfekte kişilerde viral yayılım 2 hafta sürer. Genellikle 5 yaşın altındaki çocuklarda ortaya çıkar ve hastalık hafif geçer. Yaşlılarda hastalık daha ciddi olabilir.
            Seroprevalans çalışmaları 5 yaşına kadar ki çocukların %60-90’ının astrovirüs ile infekte olduğunu göstermiştir. Salgınları önlemek veya kontrol etmek için el yıkama önemlidir. Astrovirüs 60°C’de 10 dakikada inaktive olur, daha düşük sıcaklıklardaki sularda infeksiyon kaynağını oluşturabilir. % 70-80’lik metanol kontamine yüzeyleri dezenfekte etmek için kullanılır. Buna karşılık astrovirüsler kloroforma dirençlidir.

Kaynaklar
1. Madigan MT, Martinco JM, Parker J. Procaryotic diversity the Archaea. Brock Biology of Microorganisms 2000 (Editor: Corey, PF): 546-571.
2. Booggs JD, Melnick JL, Conrad ME et al. Viral hepatitis: Clinical and tissue culture studies. JAMA 1970; 214: 1041.
3. Williams, RAD, Simith KE, Welch SG, Micallef J,  Sharp RJ.. DNA
relatednes of Thermus suşs, description of Thermus brockianus sp. nov., and proposal to
reestablish Thermus thermophillus (Oshima and Imahori), IJSB 1995; 45:495-499.
4. Krugman S, Giles JP, Hammond J. Infectious hepatitis: evidence for two distinctive clinical epidemiological and immunological types of infection. JAMA 1967; 200:365.
5. Badur S. Viral Hepatitler (HAV, HBV, HDV). Ed. Ustaçelebi Ş, Abacıoğlu H, Badur S. Moleküler, Klinik, Tanısal Viroloji. Ankara, Güneş Kitabevi, 2004; 175-183.
6. Arabacı F, Oldacay M. The seroprevalance of Hepatitis A in Different Age Groups and Hepatitis A Incidence in Acute Hepatitis Cases in The Çanakkale Province. J Pediatr Inf 2009; 3: 58-61.
7. Mıstık R. Viral Hepatitler. Ed. Altındiş M. Hemşireler İçin Mikrobiyoloji. İstanbul, Nobel Tıp Kitapevleri, 2010; 268-269.
8. Kara Hİ. Akut Viral Hepatit A. Türk Aile Hek Derg 2007; 11(4): 177-84.
9. Hollinger FB, Emerson SU. Hepatitis A virus. In: Knipe DM, Howley PM (eds): Fields virology. 4th ed. New York. Lippincott Williams & Wilkins. pp: 799-840, 2001.
10. Yoldaş Ö, Bulut A, Altındiş M. Hepatit A Enfeksiyonlarına Güncel Yaklaşım. Viral Hepatit Derg 2012; 18(3): 81-6.
11. White D.O, Fener F. Medical virology. 4 th edition. San Diego: Academic Press; 1994.
12. Harrison SC. Principle of virus structure. In "Fields Virology" (Fields B.N, Knipe D.M, Cnanock R.M, Hirsch M.S, Melnick J.L, Monath T.P, and Roizman B, eds.); 1990, 2nd edition, p.37. Raven, New York.
13. Greenberg HB, Skar M, Monroe SS. The 22 to 23 nm gastroenteritis agents of man. In "Viral Diarrheas of Man and Animals" (Saif L. J. and Theil K.W, eds.);1990, p. 137. CRC Press, Boca Raton, Florida.
14. Kırdar S. Hepatit E virüs enfeksiyonu. Viral Hepatitis Journal 2012; 18(1): 1-5.
15. Kamar N, Bendall R, Legrand-Abravanel F, et al. Hepatitis E. Lancet 2012; 379(9835):2477-88.
16. Teshale EH, Grytdal SP, Howard C, et al. Evidence of person-to person transmission of hepatitis E virus during a large outbreak in Northern Uganda. Clin Infect Dis 2010;50: (7):1006-10.
 17. Sawyer MH. Enterovirus infections: diagnosis and treatment. Semin Pediatr Infect Dis 2002;13: 40-7.
18. Wong KT, Munisamy B, Ong KC, et al. The distribution of inflammation and virus in human enterovirus 71 encephalomyelitis suggests possible viral spread by neural pathways. J
Neuropathol Exp Neurol 2008;67:162-9.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder